2 Kasım 2011 Çarşamba
Hangisi doğru ?
Bazen insanlar ne yapmanın doğru olduğunu soruyorlar. Bu soruyla karşılaşınca çok şaşırıyorum. Birincisi keşke bilseydim, diye geçiyor içimden. İkincisi sadece şimdi ve burada olabilme, düşünebilme ve hareket edebilme imkanımız varken kim bilir neyin doğru olduğunu, daha önce hiç olmadı ki. Üçüncüsü şimdi doğru gelenin yanlış, yanlışmış gibi duranın da doğru olduğu o kadar çok örnek var ki hayatımda...O zaman sevgili annannemin hep ve her durumda söylediği geleneksel söz geliyor aklıma, “her işte bir hayır vardır”
Yine de hangisi doğru sorusuna şimdilik bulduğum dörtlü bir sorgulama var. En azından şimdilik ben öyle yapıyorum.
- İstediğin sonucu alabiliyor musun ? (bunun için önşart ne istiyorum sorusuna sahici ve cesur bir cevap vermek)
- Bu durum değerlerinle örtüşüyor mu ? (önşart değerlerinin ne olduğunu anlamış olmak)
- Bu çözümün bedelini ödemeye hazır mısın? (önşart gerçek bedelin ne olduğunu görmek ve anlamak)
- Bu çözüm bütüne katkı sağlıyor mu? (sadece senin işine yarayan ama diğerlerinin yararlarını gözardı eden çözümler başka sorunlar yaratma potansiyeline sahipler)
Yukarıdaki dört sorunun da cevabı EVET se, o yolun doğru olduğunu kabul ediyorum.
22 Ağustos 2011 Pazartesi
LİDERLİĞİNİN KAYNAĞI
Liderliğinin Kaynağı Ne ?
Liderlikler ilgili çok fazla söylenen söz var, her birinin de geçerli olduğu, olmadığı tarafları var. Benim bahsedeceğim liderlik, sadece bir grup insanı bir yerlere taşımakla ilgili bir liderlik değil. İnsanın yaşam liderliğinden bahsediyorum.
İki tane lider hayal edin. Her ikisi de geleceğe dair öngörü sahibi, diğer insanları bu geleceğe inandırıyor ve onları hareket ettiriyor. Sonuç almak için kararlı ve azimli bir şekilde ilerliyor ve diğer insanlar onun hareketlerinden ilham alıyor. Belki de burada sayamadığım diğer bir çok davranışı aynı şekilde sergiliyorlar.
Fark bu iki liderin içine bakınca ortaya çıkıyor sanırım. Bir tanesi “başarı” elde edince, “önemli” olduğunu görünce, “güçlü” olduğuna inanınca, tamam olacağını düşünüyor olsun. Bu liderlik benim deyimimle “açlıktan liderliktir”. Bu tür bir liderliğin önemli sakıncaları var. Öncelikle, bu lider doyması dışsal hiçbir kaynakla sağlanamaz. Ta ki kendisi bunu söyleyinceye kadar aç kalmaya mahkumdur. Diğer bir sakıncası ise, bu liderin istediğini elde edebilmek için ödemeyeceği bir bedel yoktur.
Diğer liderin içine bakınca ise kendisi ile helalleşmiş olmanın tamlığı vardır. Bu insanın liderliği de benim deyimimle “tokluktan liderliktir”.
Açlıktan lider olan kişi, kendine başarı, güç ya da önem gerektiğini düşündüğü için bunu elde edene kadar doymayacaktır. Kendinde olmadığını sandığı şeyin esirdir.
Diğeri ise kim olduğunu anladığı için özgürdür ve başarı yaratır, güç yaratır, önem yaratır.
ATLA
Atla Diyorum !
Atla diyorum sana !
Güven kendine, bir şey olmaz, atlayınca konacağın yeri henüz görmedin ki.
Başına bir şey gelirse de halledecek gücün var. Halledersin.
“Atla demek kolay” dediğini duyuyorum.
Biliyorum kolay olmaz. Sadece olabileceğini biliyorum.
Olmaz sandıklarının çoğu senaryo. Kendin yazıp kendin korkuyorsun.
Atla diyorum, sana. Isınmadan, sindire sindire gitmeden.
“Yavaş yavaş yapacağım, zamana ihtiyacım var” diyorsun ya,
Zamanın olmayabilir. O zaman ne diyeceksin kendine ?
Sen ısınmaya çalışırken, “süren bitti” derlerse ya ? Esas ondan kork.
Çünkü süren bitince sahiden bir şey yapamazsın.
Onun dışındakilere elbet bir çare bulursun.
Atla diyorum. İneceğin yerde çok eskiden bulunduğun için tam hatırlamıyorsun. Korkma yok bir şey.
Atla !
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)